Karanlık Mod
29-12-2025
Logo
Ders 32-60: 96-100 ayetlerin Tefsiri, Mümin Başına Gelen Musibetlerin Hikmetini Allah’a yönelmek için Anlamlandırır
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. Salât ve Selam Dürüst ve sözünün eri olan Peygamberimize olsun. Allah’ım bizi cehalet ve şüphe karanlıklarından Allah’ım bizi cehalet ve şüphe karanlıklarından ilim ve marifet nuruna çıkar. Arzularımızın çukurundan alıp cennetine ulaştır.
Değerli kardeşlerim, Araf Suresi ile ilgili 32. dersimizi yapmaktayız. 96. ayet ile başlayacağız. Allah Teâlâ orada buyuruyor ki: 

﴾ وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ وَلَكِنْ كَذَّبُوا فَأَخَذْنَاهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿

“Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik.” 


Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık.

1. Tüm Musibetler İnsanın Kendi Yaptıkları Yüzünden Başına Gelir:

Kardeşlerim, şu ayette öyle anlaşılıyor ki, insanın başına gelen musibetler şöyle açıklanır:

﴾ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَنْ كَثِيرٍ ﴿

[ سورة الشورى ]

“Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.”

[ Şura Suresi ]

Müminin musibetin hikmetini anlaması şarttır. Allah Subhanehu ve Teâlâ buyuruyor ki:

﴾ مَا يَفْعَلُ اللَّهُ بِعَذَابِكُمْ إِنْ شَكَرْتُمْ وَآمَنْتُمْ ﴿

[ سورة النساء الآية : 147 ]

 “Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azap etsin ki?” 

[ Nisa Suresi: 147 ]

Binlerce kez imkânsızdır. Sebepsiz, hikmetsiz bir musibetin gerçekleşmesi imkânızdır. Felaketi yaşayan kişinin bir hatası ve kusuru olmaksızın başına bir şey gelmesi mümkün değildir. Çünkü Allah Azze ve Celle şu ayette kesin ve açık bir şekilde buyuruyor ki:

﴾ مَا يَفْعَلُ اللَّهُ بِعَذَابِكُمْ إِنْ شَكَرْتُمْ وَآمَنْتُمْ ﴿

“Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azap etsin ki?” 

Rabbini tasdik edip kendini suçlaman zor bir şey değildir. Bu yüzden;

﴾ وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ﴿

 “Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık.” 

Ama herhangi bir afet olduğunda, kuraklık, kriz, deprem olduğunda, bunların bilimsel sebepleri olabilir. Fakat bu durum o sebeplerin de yaratıcısının Allah olduğu gerçeğini değiştirmez.
Yeryüzündeki insanların başına gelen her şeyin mutlaka bir hikmeti vardır. Bunun delili de şu ayettir: 

2. İman, Takva ve Salih Amel Kaçınılmazdır:

﴾ وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُوا وَاتَّقَوْا ﴿

 “Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı” 

İman etmek yetmez, Allah’a karşı gelmekten de sakınmalısınız.

﴾ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ﴿

[ سورة محمد الآية : 12 ]

 “İman eden ve salih amel işleyenler…”  

Amel olmadan tek başına imanın asla bir kıymeti yoktur.

﴾ وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ﴿

“Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı” 

3. Allah’ın Bir Şeyi Kısıtlı Vermesi Acziyetinden Değildir, Mutlaka Bir Hikmet Sebebiyledir:

Bazen bir bölgede mesela Şam’a iki senede yağan yağmur bir gecede yağar. Vallahi Allah Teâlâ bir şeyi verir ve dehşete düşürür.

﴾ وَإِنْ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا عِنْدَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ ﴿

[ سورة الحجر ]

“Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz.” 

[ Hicr Suresi ]

Allah Teâlâ bir kanun koyduğunda, bir şey yarattığında onu asla acziyetten dolayı değil, kişiye uyarı amacıyla vermiştir.

﴾ وَإِنْ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا عِنْدَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ ﴿

“Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz.” 

Uzay boşluğunda bir bulut keşfedilmiştir. Bu bulutla yeryüzündeki okyanusların bir gün ve gecede altmış kez tatlı su ile dolması mümkündür.
Allah Azze ve Celle milyonlarca kanun koymuştur. Rızık ve sağlık ile kanunlar değişkendir. Sağlık değişebilir, neticede hastalıklar vardır. Aynı şekilde rızık da değişkendir. Bazı seneler bol yağmur olurken, bazı seneler kurak geçer.
Allah Azze ve Celle sıkıntılara katlanmak ile istikamet üzere olmak, takvalı, salih kullar olmak ve Allah’a karşı itaatkâr olmak arasında bir bağlantı kurmamızı ister. Ve Allah’a karşı itaatkâr olmak arasında bir bağlantı kurmamızı ister.

﴾ وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ﴿

“Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık.”  


Yeryüzü ve Gökyüzünün Bereketi:


1. Bereket İslamî Bir Kavramdır:

Bu ayette zikredilen bereket konusuna gelince, Bereket gayet açık bir İslamî kavramdır. Fakat maddiyat çağında, Allah’tan uzaklaşılmış olan bir asırda bu kavramın bilinme oranı hayli azalmıştır.

2. Olumlu Anlamda Rızık Allah’ın Verdiği Bir Berekettir:

İnsana verilen bir olumlu bir de olumsuz rızık vardır. Allah Teâlâ kuluna afiyet verir, kul, ağır hastalıklar, çaresiz hastalıklar, insanın hayatını cehenneme çeviren rahatsızlıklar, binlerce liraya mal olan hastalıklara yakalanmadan uzun süre yaşar. Fakat bazı hastalıkların tedavisi milyon liraları bulur. Mesela böbrek yetmezliği, beyindeki kan damarlarında pıhtılaşma, felç, siroz ve sayılamayacak kadar çok hastalık bunlardandır. Ve bu hastalıklardan her biri insanın hayatını katlanılmaz bir hale, cehenneme çevirir. İman eder ve istikamet üzere olursan Allah sana afiyet verir. Böylece ne yaparsan yap mecburen ödeyeceğin parayı ödemekten de kurtulmuş olursun. Tıbbî konular, cerrahi operasyonlar, röntgen, optik rezanatör, bunlarda tercih hakkın yoktur. Doktor sana der ki: “Anjiyo olmalısın. Bunun da maliyeti 40 000 liradır. Onun maliyeti de 125 000 liraya dayanır, çünkü üç tane damar tıkanmıştır. Bunun tedavisi için de 400 000 lira gerekmektedir.” İşte bunların hepsinde seçim şansın yoktur.

﴾ وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُوا وَاتَّقَوْا ﴿

“Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı” 

Yani olumsuz manada rızık, Allah’ın sana hastalık vermemesidir. Allah sana, seninle birlikte olan ailene, çocuklarına afiyet verir. Sağlıklı bir aileye kavuşursun. Mütevazı bir evde oturursun ama o evde güven, sevgi ve aşk vardır. Yiyecek azdır ama o evde sevgi vardır. İşte bu olumsuz yönden bir rızıklandırma şeklidir.

3. Gönül Rahatlığı Berekettir:

Allah size akıl, gönül rahatlığı nimetini bahşetmişse, bu, paha biçilemez bir nimettir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

﴾ سَيَهْدِيهِمْ وَيُصْلِحُ بَالَهُمْ ﴿

[ سورة محمد ]

“Onları doğruya ve güzele erdirecek ve durumlarını düzeltecektir.” 

Gönül rahatlığı olduğunda, gözlerinizi kapatır, içiniz rahat bir şekilde uyursunuz. Çünkü hak konusunda bir sorununuz yoktur, hak yememiş, bir insana eziyet etmemişsinizdir. Bir varlığı saptırmamış, ailenizin huzursuzluğuna sebep olmamış, kendi üstünlüğünüzü insanların eksiklikleri üzerine kurmamış, onların fakirliğini kullanarak zengin olmamış, onların aşağılıkları ile yücelmemiş, onların yıkımı ile güven içinde olmamış, kalplerine korku salmamışsınızdır. Mallarını gasp etmemiş, ırzlarına kast etmemiş, aralarını bozmamış, aralarına düşmanlık ve kin sokmamışsınızdır. Cömert bir insansınızdır. İnsanların güven ve huzur kaynağısınızdır.

4. İnsanların Sizi Sevmesi Berekettir:

Eğer isminiz güzel koku ise, kalpler sevgi ile dolacaktır. Bu, çok büyük bir nimettir. Yani insanların sizi sevmesi bir nimettir. Allah Teâlâ buyuruyor ki:

﴾ وَأَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِنِّي ﴿

[ سورة طه الآية : 39 ]

“Sana da tarafımızdan bir sevgi bırakmıştım.” 

[ Taha Suresi: 39 ]

Allah bir kulunu seviyorsa, insanların kalbine onun sevgisini bırakır. İnsanların sevgisi, güveni, gönül rahatlığı, güvende hissetmesi, mutmain olmaları Allah tarafından verilmiş bir berekettir. Bir evde aile bağları güçlüyse, o evde sevgi varsa, hayırlı bir eş, birbirine düşkünlük, sadık evlatlar varsa, orada verilmiş olan rızık milyarlar değerindedir. Böyle bir evde rahat bir şekilde yaşamınızı sürdürürsünüz.

5. Huzurlu Bir Yaşam Berekettir:

Mesela hasta biri yemek yiyemez ve kendisine serum takılır. Bir ay sonra doğal yollarla yemek yediğinde kendini cennette gibi hisseder, canının çektiğini yemek, içmek, rahat bir şekilde uyumak, gönül rahatlığıyla, beden sağlığıyla yaşamak, bunların hepsi olumsuz rızıklardır.(olmamaları çok zordur) Ve bunlar çok önemlidir. Çünkü:

(( الرفق في المعيشة خير من بعض التجارة ))

[ رواه الطبراني عن جابر بن عبد الله رضي الله عنه ]

“Huzurlu bir yaşam, bazı ticaret çeşitlerinden daha hayırlıdır.”

[ Taberani Cabir b. Abdullah (r.a.)’dan nakletmiştir ]

Ticarette, tehlikeler, hacizler, mal kaçakçılığı, sahte belgeler vardır. Birçok yasanın, sorumluluğun, endişenin, korkunun ve rüşvetin altına girmiş olursunuz.

(( الرفق في المعيشة خير من بعض التجارة ))

[ رواه الطبراني عن جابر بن عبد الله رضي الله عنه ]

“Huzurlu bir yaşam, bazı ticaret çeşitlerinden daha hayırlıdır.” 

[ Taberani Cabir b. Abdullah (r.a.)’dan nakletmiştir ]

Allah Azze ve Celle malınızı bereketlendirir. Vallahi abartmıyorum. Birçok insanın sınırlı geliri vardır, Fakat hiçbir problemleri yoktur, yerler, içerler, eğlenirler. Fakat lüksleri yoktur, mallarını telef etmez, heder etmez, insanlara büyüklük taslamazlar. Aksine mütevazıdirler.

6. Güzel ve Mutlu Bir Hayat Berekettir:

Güzel bir hayat isteyin. Allah Teâlâ buyuruyor ki:

﴾ مَنْ عَمِلَ صَالِحاً مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً ﴿

[ سورة النحل الآية : 97 ]

“Erkek veya kadın, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” 

[ Nahl Suresi: 97 ]

Mümin Allah’ın gözetimi, koruması altındadır. Allah’ın verdiği başarı, tecelli ve sekinetle yaşarız. Mümin Allah Teâlâ’dan sayılamayacak kadar rızık alır. Rıza rızıktır; Allah’tan razı olur, “Ya Rabbi sana hamd olsun” dersiniz. Sabır, hikmet, mutmain olmak, güvende hissetmek rızıktır. Allah ile beraber olduğunuzda sayısız rızık ile karşılaşırsınız. Allah’ın kitabını anlamak, öldükten sonra insana ne olacağını bilmek Kabre girmeden önce hazırlık yapılması demektir. Şu iki şeyi iyi bilmelisiniz; Olumlu rızık ki mesela bu aylık gelirdir. Olumsuz rızık ve bu da Allah’ın sağlık ve afiyet vermesidir. (hastalık vermemesidir.) Allah size uyumlu ve salih bir eş verir, yine size sağlıklı, saygılı evlatlar verir. Kalbinize sevgi bahşeder. Zira Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:

(( الحمد الذي رزقني حب عائشة ))

[ ورد في الأثر ]

“Beni Aişe’nin sevgisiyle rızıklandıran Allah’a hamd olsun.” 

[ kaynaklarda mevcuttur ]

Sevgi doluysanız, iyi evlatlarınız, etrafınızda sizi seven akrabalarınız, itibarınız varsa, gece rahat uyursunuz. İşte bunların hepsi rızıktır.

﴾ وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ﴿

 “Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık.” 

Sağanak yağmurlar, bol bol iyilik, dine uygun fiyatlar, cömertlik, mutluluk, Allah Teâlâ bizi azap etmek için yaratmadı. Öğrencileri okutmak, kavramayı, dini öğretmek için bir lise inşa ettiğimizde, bir öğrenci büyük bir hata yaptığında, onu cezalandırırsınız. O öğrenci “Siz bu okulu ceza vermek için kurdunuz.” dese, Bu çok komik bir söz olur. Olağan dışı bir durum olur. Allah Teala buyuruyor ki:

﴾ إِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَ وَلِذَلِكَ خَلَقَهُمْ ﴿

[ سورة هود الآية : 119 ]

“Ancak Rabbinin merhamet ettikleri müstesnadır. Zaten Rabbin onları bunun için yarattı.” 

[ Hud Suresi: 119 ]

Allah bizi azap etmek için değil, mutlu olmamız için yarattı. Bizi cezalandırmak için değil, merhamet etmek için yarattı. Birbirimizi sevmemiz için bizi milletler ve kabileler olarak yarattı, savaşmamız için değil.

﴾ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ ﴿

[ سورة الحجرات الآية : 13 ]

“Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” 

[ Hucurat Suresi: 13 ]

Bu varlığın hakikatidir. Ama insanlar Allah’tan uzaklaştıkları için yoldan saparlar. Öyleyse:

﴾ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ﴿

 “elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık.”

7. Güzel ve halkı iyi olan bir ülke rızıktır:

Bize göklerden rahmet verilir, Yeryüzü de güzel bitkilerle donanır.

﴾ بَلْدَةٌ طَيِّبَةٌ وَرَبٌّ غَفُورٌ ﴿

[ سورة سبأ ]

 “Beldeniz güzel bir belde, Rabbiniz de çok bağışlayıcı bir Rabdir.” 

[ Sebe Suresi ]

Güzel verimli ekinlerle iç huzur, Allah’a güven, Allah’tan razı olmak ve insanlar arasında sevgi oluşur.

﴾ إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدّاً ﴿

[ سورة مريم ]

 “İnanıp salih ameller işleyenler için Rahman, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır.” 

[ Meryem Suresi ]

Allah ile insanlar arasında ve insanların kendi aralarında bir sevgi…
Vallahi kardeşlerim, ben imanın alametlerinden birinin de Müminler arasındaki sevgi olduğunu düşünüyorum. Müminler arasında ne zaman sevgi görsem, kardeşlerime olan güvenim artar. Allah korusun, onları uyumsuz ve birbirlerine karşı kıskançlık eder bir halde gördüğümde tarifsiz bir acı hissediyorum. Çünkü bunun manası imanlarında bir zayıflık olmasıdır.
Kardeşlerim, öyleyse, olumsuz rızık konusunda uyanık olmak gerekir. Sığınağınız odur. Mesela birisinin saliha bir eşi varsa, bu bir nimettir ama kişi onu fark edemez. Çünkü bir ay evinden ayrılsa gökyüzünden yağan yağmurdan daha temiz iffetli bir eşi olduğunu bilir. Bu paha biçilemez bir nimettir. Çünkü belki eşinin bazı bağlantıları ortaya çıkabilir, şüpheli ilişkileri olabilir, evine o yokken girip birisi her şeyi karıştırabilir. Bunun gibi Müminlerin farkında olmağı milyonlarca nimet vardır. Ama insanlar bunu anlayamazlar. Saliha bir eşi, hayırlı, saygılı, ondan çekinen, hizmet eden evlatları olan, iyi gelin ve damatları olan kişiler, işte bunların hepsi paha biçilemez nimetlerdir. Allah ile iletişim kurduğunuzda, O size sığınak olur, sizin için her şeyin en iyisini, en hayırlı eşi, en iyi çocuğu, en iyi işi, en iyi konforu, uygun vakitte makul bir gelir ve saygınlığı seçer. 
Bu berekettir. Fakat genel bir hesap makinesi ile ölçülebilen bir berekettir. Bir hesap makinesi aldığınızda onda bereket tuşunu arar mısınız? Zira onda toplama, çarpma, çıkarma, bölme, yüzdelik değer tuşu bulunur. Ama bereket tuşu diye bir şey yoktur. Allah Teâlâ vaktinizi bereketlendirdiğinde, o sınırlı vakitte imkânsız görülen şeyler yaparsınız. Allah malınızı bereketlendirdiğinde, o mal ile müthiş şeyler yaparsınız. Allah sağlığınızı bereketlendirir ve uzun bir hayat yaşarsınız. Bedeniniz sağlıklıdır ve hiçbir şeyden şikâyetçi olmazsınız. Allah’ın insanlara bahşetmesi boldur. Size rahmet eder ve sizi yüceltir, değerli kılar.

﴾ وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ ﴿

[ سورة الشرح ]

“Senin şanını yüceltmedik mi?” 

[ İnşirah Suresi ]

Allah size merhamet eder ve sizi mutmain kılar. Size merhamet ettiğinde güven, yetinme nimetlerini bahşeder. Dünyadan istediğini al, bir o kadar da sıkıntı alırsın. Ve dünyadan ihtiyacından fazlasını alırsan, hiç anlamadan tehlikelerini de almış olursun.

8. Kısa Zamanın Bereketi:

Bereket, Allah’ın sizi, vaktinizi bereketlendirmesidir. Mesela bazı âlimler akıl almaz derecede çok eserler bırakmıştır. Bir âlimin 380 eseri vardır, bunların hepsini ne zaman yazdı? Ne zaman öğrendi, ne zaman okudu? Ne zaman derledi, ne zaman öğretti? Cezayir’de bir âlim elli seneden az yaşadı, elli kilodan daha zayıftı, iki saatten az uyurdu. Cezayir gençliğinde direniş ruhunu yaşatmak, Fransa ile tamamıyla yüzleşmek için uğraştı. Şimdi Cezayir’e gittiğinizde bu başarılı, mücahit, Şuurlu, mutedil, ayrışmış olan insanları bir araya getiren âlimin üstüne söz duyamazsınız. O şöyle derdi: Bizim düşüncelerimizi kabul eden de, etmeyen de kardeşimizdir.” Yani kimseyi dışlamazdı. İslam’ın mutedil insanlara ihtiyacı vardır. İslam, Rasulullah (s.a.v.)’in getirdiği gibi olmaya muhtaçtır.

9- Görünürde malı azaltan zekâtın bereketi:

Kardeşlerim, ayrışmaya, paradoksa dikkat edin. Sizin bin liranız vardır, bu malın zekâtı 25 liradır. Bu paradan 25 lira azalacaktır. Peki, bu işlemin adı nedir? Zekâttır. Numuv (gelişme) zekâtıdır. Kardeşim, paranın miktarı azalır, peki gelişen nedir? Malın kendi kapasitesinde gelişmektedir.

﴾ خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِمْ ﴿

[ سورة التوبة الآية : 103 ]

“Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al” 

Mal eksildiği halde aslında çoğalıyor. Allah onu bereketlendiriyor.

(( ما نَقَصَ مال من صدقة ))

[ أخرجه مسلم والترمذي ومالك في الموطأ عن أبي هريرة ]

“Sadaka malı eksiltmez.” 

[ Müslim, Tirmizi ve İmam Malik Muvatta’da Ebu Hureyre’den nakletmiştir ]

(( أنفق بلالُ ، ولا تخش من ذي العرش إقلالاً ))

[ أخرجه الطبراني عن بلال رضي الله عنه ]

“İnfak et ey Bilal, Arşın sahibi eksiltir diye korkma.”  

[ Taberani Hz. Bilal’den nakletmiştir ]

Kulum, infak et ki, sana da infak edilsin. Mal eksilir ve eksilen bu kısma zekât denir, zekât ibadetini ifa edersiniz ama malınız aslında çoğalır. 

10- Faiz görünürde malı arttırsa da aslında malın bereketini kaçırır:

Faizli borç verdiğinizde 1000 verir, 1050 olarak geri alırsınız. Ama Allah buyuruyor ki:

﴾ يَمْحَقُ اللَّهُ الرِّبَا ﴿

[ سورة البقرة الآية : 286 ]

“Allah, faiz malını mahveder” 

[ Bakara Suresi: 286 ]

Bu artış Allah’ın kanununun aksine mahvolur, azalma ise o kanuna uygun olarak aslında artar. Allah’a isyan ederek elde edilen artış heder olur. Allah’a itaatle yapılan eksiltme ise aslında artması demektir.

11- Saliha bir eş berekettir:

Bereket kelimesine odaklanmak istiyorum. Bazen Allah sizi bir eş ile bereketlendirir. Hiç unutmam, bir kardeşimize annesinin vefatı için taziyede bulunmak için gitmiştim. Annesinin yaşı seksendi. Babasının yaşı ise doksandı. Babası akıl almaz derecede ağlıyordu. Teselli etmeye çalıştım, biraz hafifledi ve dedi ki: “55 senedir hiçbir zaman ona kızgın olarak uyumadım.” 
Büyük bir Kuran hocası ile görüşmüştüm. Bana şöyle dedi: “Benim 38 torunum var, 13 tanesi doktor.” Maşallah, bunun temeli evliliktir. Bereketli bir eştir. Salih evlatlar dünyaya getirmiş, İtaatkâr kızlar, Mümin damatlar edinmiştir. Din güzeldir, Hayat, din ile güzeldir. Böyle bir hayatta bereket, sevgi ve etkileşim vardır.

12- İyi Komşu berekettir:

Kral Abdulkadir el-Cezairi Şam’da oturuyordu. Yoksul bir komşusu vardı ve evini satmaya mecbur kalmıştı. Evini satışa sundu. Birisi evi satın almak için 300 altın lira teklif etti ama adam kızdı ve dedi ki: “Krala komşu olma fırsatını bu paraya sana satmam.” Helal süt emmiş birisi bu haberi krala ulaştırdı. Kral bu adamı çağırttı ve şöyle dedi: “Bu 300 lirayı al. Sen bizim komşumuzsun, evini satma” insanlar işte böyledir.
Şimdi bu komşu neyden rahatsız oldu? Allah muhafaza bedbaht bir hayattan rahatsız oldu. Her zaman fırsat kollamaya, aldatmaya hazır insanlardan şüpheli işlerden rahatsız oldu. Çünkü o zaman daima gergin olacaktı. Allah’tan uzak olduğumuz için iç huzursuzluğu hissederiz. Satın almak savaş, satmak savaş haline gelir. Satıcı sahtekâr, satılan madde ise değersizleşir. Fakat sevgi ile her sorun çözülebilir. Allah Teâlâ buyuruyor ki:

﴾ وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ وَلَكِنْ كَذَّبُوا فَأَخَذْنَاهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿

 “Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık.. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik” 

Allah’ın tatbik edeceğiniz kanunları vardır. Siz olağanüstü derecede karışık bir makinesiniz. Bu makinenin da hâkim olan bir yaratıcısı vardır. Yine onun kullanım ve bakım talimatları vardır. Eğer Allah’ın kanunlarını uygularsanız, Cenab-ı Hak hayatınızı bereketlendirir. Eğer o yoldan gitmez ve onu reddederseniz, Şeytanın yolundan gidersiniz ve Allah’ın gazabına uğrarsınız.

﴾ وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظِيماً ﴿

[ سورة الأحزاب الآية : 71 ]

 “Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.” 

[ Ahzap Suresi: 71 ]

Bazen bazı insanları tedirgin etmeyi severim. Derim ki: “Kimseyi sevme, kendini sev, Allah’a itaat et, kimseyi sevme,” Kendini sevmekten yola çıktığında aşırı bir enaniyet sahibi olursan, Allah’a itaat etmelisin. Sen karmaşık bir makinesin. Allah’ın emirleri hürriyetinizin sınırlayan bir engel değildir. Fakat onlar selametinizin garantisidir.
Size bir cümle söylüyorum: Dünyada Adem (a.s.)’dan dan kıyamete kadar Allah’ın yolundan ayrılmaktan kaynaklanmayan bir musibet yoktur. Allah’ın yolundan ayrılmanın sebebi ise cehalettir. Cehalet ise insanın en büyük düşmanıdır. Cahil, kendine düşmanının bile yapamayacağı kötülüğü yapabilir.
Klasik düşmanlar vardır. Derler ki: sömürü, Siyonistler, bunlar klasik düşmanlardır. Fakat onlardan da daha tehlikeli bir düşmanımız vardır. O da cehaletimiz, tükenmişliğimiz, iç tartışmalarımızdır. Bunlar, klasik düşmanlarımızdan daha zararlıdır. İşte bu yüzden cahil kendine düşmanının bile veremeyeceği zararı verir.

Allah’ın Yolu Hürriyetimizi Kısıtlayan Bir yol Değil Kurtuluşumuzun Garantisidir:


Allah’ın yolu, çizdiği yol mevzusu, bir zorbalık meselesi değildir. Ey kulum bana itaat etmelisin ki ben seni hiçbir zaman ezmeyeceğim. Bu mutlak manada değildir. Zira Allah Azze ve Celle Rahmandır, rahimdir. Selametiniz, kurtuluşunuz için size talimatlar verir. Yüksek gerilim hattı gördüğünüzde, oraya yaklaşmak yasaktır, ölüm tehlikesi vardır. Acaba o tabelayı oraya koyan kişi size egemen olmak, sizi yönetmek için mi onu oraya koymuştur? Yoksa özgürlüğünüzü engellemek için mi? Hayır vallahi onu sadece sizin için, sizin selametiniz için koymuştur. Emirlerin ve yasakların sizin selametiniz için konduğunu anladığınız zaman asıl anlayışlı olursunuz. Onlar sizin hürriyetinizi kısıtlamak için değil, bilakis sizin kurtuluşunuz içindir. 

Salih Bir Kul İle Kötü Niyetli İnsan Bir Değildir:


Başka bir şey, bir öğretmen olsanız, öğrencilere yorucu bir ödev verseniz, ertesi gün çalışkan öğrenciler gelirler. Dört saat çalışıp ödevi yapmışlardır. Diğerleri ise yapmamışlardır. Ödevini yapmayanı cezalandırmazsanız, ertesi gün kimse ödevini yapmaz. Bu doğru bir söz müdür? Doğru yolda olan ile yoldan sapmış olanı çalışkan ile tembeli bir tutarsanız,  çalışmanın değerini düşürürsünüz. Çalışkan kendini aptal gibi hisseder. Çalışır ama çalışmayanla bir tutulur.
Allah Azze ve Celle eğitiminin, hikmetinin gereği olarak herkese ameli nispetince muamele etmelidir. Eğer vaktinizi, malınızı ve ilminizi harcar, öğretirseniz mutlu olursunuz. Disiplinli bir şekilde yaşarsanız, huzurlu olursunuz. Ama yoldan saparsanız, ziyana uğrarsınız.

﴾ أُولَئِكَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ ﴿

[ سورة البقرة الآية : 5 ]

“İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler” 

[ Bakara Suresi: 5 ]

Hidayet onları yüceltir

﴾ أُولَئِكَ فِي ﴿

 “Onlar”  

depresyona veya hapse girmiş gibi

﴾ ضَلَالٍ بَعِيدٍ ﴿

[ سورة إبراهيم ]

 “dalalettedirler.” 

[ İbrahim Suresi ]

Allah Teala yoldan sapmış olan kulunu cezalandırmalıdır, aksi takdirde kimse doğru yolda ilerlemez. İstikamet üzere olursunuz, bu istikametiniz sebebiyle size bir el dokunur ve kendinize olan güveniniz artar. Sana hamd olsun Rabbim sen beni çağırdın, Elhamdülillah sana özenle itaat ediyorum. Hamd olsun ki, emirlerine boyun eğmeme yardım ettin. Yoldan sapmış, sapıtmış, zalim ve azgın insana gelince, ona hiçbir şey fayda vermez. Allah’a itaat eden insan zahit olur. Allah Azze ve Celle çok büyüktür. Bizi merhamet etmek için yaratmıştır. Bu yüzden O’nun rahmetini, O’nun yolunu arayın.

“Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular?”


﴾ أَفَأَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَنْ يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا بَيَاتاً وَهُمْ نَائِمُونَ ﴿

[ سورة الأعراف ]

“Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular? 

[ Araf Suresi ]

Dünyanın seçkin zenginleri yeni yılı Güney Doğu Asya’da, güzel ülkelerde, sıcak sahillerde geçiriyorlar. Orada dev bitkiler vardır. Güneyde kış mevsimi harikadır. Oradaki ülkeler sıcaktır, denizleri ılıktır. Yaprakları açmış ağaçları, on yıldızlı tatil köyleri vardır. Ama orada, bir milyon atom bombası şiddetinde olan Tsunami ve deprem gerçekleşmiş ve yıldızlar kendilerini onlara açıkça göstermiştir.

﴾ أَفَأَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَنْ يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا بَيَاتاً وَهُمْ نَائِمُونَ ﴿

 “Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular?” 

Bizler Allah’ın rahmeti altındayız. Hiçbir şey sabit değildir, sabit olan tek şey Allah’a itaat ve O’nun korumasıdır. 

﴾ أَفَأَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَنْ يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا بَيَاتاً وَهُمْ نَائِمُونَ ﴿

“Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular?” 

Bazen de depremler gece olur.

﴾ أَوَ أَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَنْ يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا ضُحًى وَهُمْ يَلْعَبُونَ ﴿

[ سورة الأعراف ]

 “Ya da o memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular?” 


“Ya da o memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular?”


Güneş belli bir vakitte doğar ve batar. Bir süre gece, bir süre gündüz olur. Yeryüzünün yarısı gece iken yarısı gündüzdür. Böylece bazı afetler gece meydana gelir. Bazıları da gündüz olur. Ayet-i Kerime’de şöyle buyruluyor:

﴾ حَتَّى إِذَا أَخَذَتِ الْأَرْضُ زُخْرُفَهَا وَازَّيَّنَتْ وَظَنَّ أَهْلُهَا أَنَّهُمْ قَادِرُونَ عَلَيْهَا ﴿

[ سورة يونس الآية : 24 ]

“Nihayet yeryüzü (o bitkilerle) bütün zinet ve güzelliklerini alıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerine (her türlü tasarrufa) kadir olduklarını sandıkları bir sırada,” 

[ Yunus Suresi: 24 ]

Vallahi şu anda çok güzel şehirler vardır, süslenmiş, konforlu, güzel tabelaları olan düzenli şehirlerdir.

﴾ حَتَّى إِذَا أَخَذَتِ الْأَرْضُ زُخْرُفَهَا وَازَّيَّنَتْ وَظَنَّ أَهْلُهَا أَنَّهُمْ قَادِرُونَ عَلَيْهَا أَتَاهَا أَمْرُنَا لَيْلاً أَوْ نَهَاراً ﴿

[ سورة يونس الآية : 24 ]

 “Nihayet yeryüzü (o bitkilerle) bütün zinet ve güzelliklerini alıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerine (her türlü tasarrufa) kadir olduklarını sandıkları bir sırada,” geceleyin veya güpegündüz ansızın ona emrimiz (afetimiz) geliverir de,” 

[ Yunus Suresi: 24 ]

Yani oradaki insanlara afet gece ya da gündüz vakti gelir.

﴾ فَجَعَلْنَاهَا حَصِيداً كَأَنْ لَمْ تَغْنَ بِالْأَمْسِ ﴿

[ سورة يونس الآية : 24 ]

“bunları, sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi, kökünden yolunmuş bir hâle getiririz” 

[ Yunus Suresi: 24 ]

Şimdilerde öyle kasırgalar görüyoruz ki, bir şehri enkaza çeviriyor. Türkiye’de meydana gelen deprem, açıkça büyük bir öğüttür. Depremin merkez üssü İzmit’ti. İzmir değil T harfi ile İzmit’ti. İngiliz yayın organı oradan bir fotoğrafı yayınlamıştı. Bütün binalar yerle bir olmuştu. Binalar garip bir şekilde unufak olmuştu. Şehrin en yüksek alanı 50 cm’ye inmişti. Tüm şehir enkaza dönmüştü. Ama bir cami ve İslam Enstitüsü’ne o enkazın arasında hiçbir şey olmamıştı. Bu fotoğrafı İngiliz yayın organı ve fotoğrafı çeken fotoğrafçı yayınlamıştı. Ben de bir kez camide göstermiştim. Allah Azze ve Celle ayette buyuruyor ki:

﴾ أَفَأَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَنْ يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا بَيَاتاً وَهُمْ نَائِمُونَ * أَوَ أَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَنْ يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا ضُحًى وَهُمْ يَلْعَبُونَ ﴿

“Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular? Ya da o memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular?


﴾ أَفَأَمِنُوا مَكْرَ اللَّهِ فَلَا يَأْمَنُ مَكْرَ اللَّهِ إِلَّا الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ ﴿

[ سورة الأعراف ]

Yoksa Allah’ın tuzağından emin mi oldular? Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz.” 

[ Araf Suresi ]

“Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz.”

Allah Azze ve Celle tuzak kurmaz. Fakat onun tuzağı kullarının salahiyeti içindir.

﴾ وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللَّهُ وَاللَّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ ﴿

[ سورة آل عمران ]

 “Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” 

[ Al-i İmran Suresi ]

Allah Teâlâ O’na dönmemiz, O’na yönelmemiz, O’na iltica etmemiz, O’nunla iletişim kurmamız, cennete girmemiz için tuzak kurar. Bu yüzden Müminler için kıyamet günü tek bir cümle olacak:

﴾ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿

[ سورة يونس ]

““dualarının sonu ise, “Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” sözleridir.” 

[ Yunus Suresi ]

Bu mübarek beldede ki Allah Teala ona mübarek demiştir. Bunu delili ise şu ayettir:

﴾ سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ ﴿

[ سورة الإسراء الآية : 1 ]

 “Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir.”

[ İsra Suresi: 1 ]


Mescid-i Aksa ve Şam Bölgesi Mübarek Yerlerdir:


Biz Allah Teâlâ’nın mübarek kıldığı Mescid-i Aksa’nın etrafındayız. Orada şiddet, baskı, dış düşmanlar, dış baskılar, bazen de muhasaralar vardır. Öyle değil mi? Vallahi kendisinden başka ilah olmayan Allah Teâlâ perdeyi bir kaldırsa insanların dine yöneldiğini, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a bağlandıklarını görürsünüz. Bu durum, baskılar sebebiyle olur. Yine refah, bolluk, güven olan, sorunsuz bir ülkeye gitseniz, orada da ruhsal sıkıntı olduğunu, psikolojik çöküntü olduğunu görürsünüz. Orada Allah’tan uzak insanlar vardır, kimse camiye gitmez, Allah belki önce verir, sonra alır, belki de önce alır ama sonra verir. Size olumsuz olayların hikmeti gösterildiğinde Bu yoksunluk, bolluk gibi görünür. Mübarek belde… Bizler inşallah Allah’ın gözetimi altındayız.
Amr b. As’tan Rasulullah (s.a.v.)’den şöyle işittiğini naklediyor:

(( بَيْنَا أَنَا فِي مَنَامِي أَتَتْنِي الْمَلَائِكَةُ ، فَحَمَلَتْ عَمُودَ الْكِتَابِ مِنْ تَحْتِ وِسَادَتِي ، فَعَمَدَتْ بِهِ إِلَى الشَّامِ ، أَلَا فَالْإِيمَانُ حَيْثُ تَقَعُ الْفِتَنُ بِالشَّامِ ))

[ أخرجه أحمد ]

 “Rüyamda melekler gelmişti. Kitabın direğinin yastığımın altından çekildiğini, onun Şam’a bırakıldığını gördüm. Dikkat edin şüphesiz iman –fitneler meydana geleceğinde- Şam’da olacaktır.” 

[ Ahmed b. Hanbel ]

Ahir zamanda Şam’ı koruyun. Orası mübarek bir beldedir, camilerle doludur, orada güzel İslam sembolleri ve davetçileri vardır. Orada Allah’ın izniyle güzel yönlendirmeler ve Allah’a iman vardır. Sabah üniversitede bir konferans verdim. Tüm amfideki bayanlar tesettürlüydü, inanılmazdı. Allah Azze ve Celle bizim için hayrı istemektedir.

﴾ أَفَأَمِنُوا مَكْرَ اللَّهِ فَلَا يَأْمَنُ مَكْرَ اللَّهِ إِلَّا الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ ﴿

 “Yoksa Allah’ın tuzağından emin mi oldular? Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz.” 

Allah Teâlâ ipi gevşetir, fakat onu bir an yakalayabilirsin, bir anda beynin durur. Allahım ansızın gelen gazabından, sağlık ve afiyetimizi çekip almandan, tüm öfkenden sana sığınırız. Mümin şöyledir:

﴾ إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ * نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنْفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ * نُزُلاً مِنْ غَفُورٍ رَحِيمٍ ﴿

[ سورة فصلت ]

 Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!” “Biz dünya hayatında da âhirette de sizin dostlarınızız. Çok bağışlayan ve çok merhametli olan Allah’tan bir ağırlama olarak, orada canlarınızın çektiği her şey var, istediğiniz her şey orada sizin için var.” 

[ Fussilet Suresi ]


Kim Allah ile Beraber Olursa Allah Da Onunla Beraber Olur: 


Değerli kardeşlerim, Bizim Allah’a yaklaşmaya, O’nunla uzlaşmaya, O’na dua etmeye O’na yönelmeye, samimi tövbeye, salih amellere, ilim meclislerine katılmaya, Müminlere hizmet etmeye ihtiyacımız vardır. Bunların hepsi Mümini ilgilendiren amellerdir.
Kendisinden başka ilah olmayan Allah Teâlâ der ki: “Mümin, Ben insanların en mutlu olanıyım, ancak falanca kişi benden daha takvalıdır ve o en mutlu varlıktır” demezse, Bunun manası imanda bir eksiklik olduğudur. Sen Allah ile beraber, güçlü, zengin, merhametli ve her şey O’nun kudretinde olan Allah ile beraber olursun. Ya Rabbi, sen maksudumsun, Senin rızanı isterim, Allah ile beraber üzülmezsin, ümitsizliğe kapılmaz, çöküntü yaşamaz, hainlik, iki yüzlülük yapmazsın. Alçaklık yaşamaz, kötümser ve karamsar olmazsın. Çünkü sen Müminsin.
Vallahi ben bir Müminin psikolojik rahatsızlık geçirmesini kabul edemem. Psikolojik rahatsızlıklar, Allah’a imanla çelişir. Allah sizinledir. O’na dua edin.

(( يَنْزِلُ رَبُّنَا كُلَّ ليلةٍ إلى سماءِ الدنيا ، حين يبقَى ثُلثُ الليلِ الآخِرُ ، فيقول : من يَدعُوني فأَستجيبَ له ؟ مَن يَسْألُني فأُعْطِيَهُ ؟ مَن يَسْتَغْفِرُني فَأَغْفِرَ لَهُ ، حتى يَنْفَجِرَ الفَجْرُ ))

[ أخرجه البخاري ومسلم وأبو داود والترمذي ومالك عن أبي هريرة ]

 “Rabbimiz gecenin son üçte birinde, Dünya semasına iner ve şöyle nida eder; “Bana dua eden yok mu duasına icabet edeyim, benden isteyen yok mu ona vereyim, bağışlanma dileyen yok mu onu bağışlayayım. Bu fecrin doğuşuna kadar devam eder?” 

[ Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İmam Malik Ebu Hureyre’den nakletmiştir ]

(( ولو يعلمون ما في العَتَمة والصبح لأتوهما ولو حَبْوا ))

[ أخرجه البخاري ومسلم وأبو داود والترمذي ومالك عن أبي هريرة ]

“Eğer yatsı ve sabah namazının faziletini bilselerdi, emekleyerek de olsa gelirlerdi.” 

[ Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İmam Malik Ebu Hureyre’den nakletmiştir ]

Kardeşlerim,

﴾ أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ الْأَرْضَ مِنْ بَعْدِ أَهْلِهَا أَنْ لَوْ نَشَاءُ أَصَبْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَنَطْبَعُ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ ﴿

 “Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara. şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler”  

“Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara. şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık.

İnsanlar Birbirlerinin Yerine Geçerler:

İnsan bir makamda çalışır, sonra ‘o makamda çalışıyordu’ olur. İnsan bir evde oturur. Sonra geçmişte orada oturuyordu olur. İnsan kral olur. Sonra geçmişte kraldı derler. Elde ettiğiniz şeyler hala elinizde dahi olsa bu böyledir. Allah insanı halife kılmıştır.
Mesela Hamidiye çarşısı, Her elli senede bir dükkân sahipleri yenilenir. Dükkân sahipleri yaşlanır, çocukları görevi devralırlar. Onlar farklıdırlar ve dükkânı satarlar. Yeni birisi satın alır ve dükkâna o gelir. Evler de böyledir. Yaklaşık her 50 senede ev sahibi değişir. Dükkân sahipleri de öyle değişir. Şu ayete dikkatlice bakın:

﴾ أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ الْأَرْضَ مِنْ بَعْدِ أَهْلِهَا أَنْ لَوْ نَشَاءُ أَصَبْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ ﴿

“Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki,biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık.” 

Dünya ile değil, Allah’ın rızası ile mutlu ol.

﴾ فَخَرَجَ عَلَى قَوْمِهِ فِي زِينَتِهِ ﴿

[ سورة القصص الآية : 79 ]

 “Kârûn, zineti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı.” 

[ Kasas Suresi: 79 ]

Yine buyrulur ki:

﴾ لَا تَفْرَحْ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحِينَ * وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَأَحْسِنْ كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ ﴿

[ سورة القصص ]

 “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme.”  

[ Kasas Suresi ]

Kardeşlerim, insan zirveye ulaşır, ama yol zordur, uzundur, engebelidir, orada engeller, çukurlar vardır, zirveye ulaşana kadar bu böyledir. Sabunla kaplanmış bir zirveden de düşülebilir. Bir dakikada aşağı geri inilebilir. Önemli olan düşmeden zirvede kalabilmektir.
İnsan dünyada kendisinden sonra miras bırakır. Ama marifet takva sahibi olmak, Allah’tan korkmak ve adaletli olmaktır. Öyleyse:

﴾ أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ الْأَرْضَ مِنْ بَعْدِ أَهْلِهَا أَنْ لَوْ نَشَاءُ أَصَبْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَنَطْبَعُ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ ﴿

 Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki,. biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar hakkı işitmezler” 

Değerli kardeşlerim,

﴾ فَلَا يَأْمَنُ مَكْرَ اللَّهِ إِلَّا الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ ﴿

 “Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah’ın tuzağından emin olamaz.”  

Siz Allah’ın himayesinde, rahmeti altındasınız. O’nun emirleri uygulanır.
 Dua:
Allah’ım ben senin kulunum, kulunun oğluyum, ümmetiyim, perçemim senin elindedir. Adaletli davranman kanunun, şiddetin ise hikmetindir. İşte bu Allah’a yönelmek, O’na itaat etmektir. Sana O’na itminan ile güven, mutluluk, refah ve rıza ile yönelmek bahşedilmiştir. Eğer müminler ile kafirler arasında büyük bir fark yoksa bu, imanda bir problem var demektir.

Metni indir

نص الدعاة

Mevcut Diller

Resmi Gizle